25 Nisan 2012 Çarşamba

ULU ÖNDER ATATÜRK'ÜN BEŞİKTAŞ HATIRALARI


Beşiktaş’ın Kuruluşu Mustafa Kemal’e Güç Verdi



“Mustafa Kemal, Erkanıharbiye’nin 3. sınıfına gelmişti. Bazen sabahlara kadar uyumuyor, “Hürriyet ve İstibdadı düşünüyordu. Bu arada Mektebi bitirdikten sonra kurmayı düşündüğü Vatan ve Hürriyet Cemiyeti ağır ağır kafasında şekilleniyor, mezun olacak arkadaşlarını bu doğrultuda hazırlıyordu. İşte tam bu günlerde bir haber aldı. Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü (1903) kurulmuştu. Subay ve Saray’a yakın kişilerden oluşan bu kuruluş, Mustafa Kemal’in ilgisini iyice çekti. Nasıl olmuştu da Yıldız Sarayı’na yüz metre mesafedeki Osman Paşa Konağı’nda gençler biraraya gelmiş; Saray hafiyelerinin gözlerinin önünde sportif faaliyetlerine girişmişlerdi? Mustafa Kemal’i o günlerde sportif çalışmalardan çok, Saray’a karşı oluşturdukları fikirler ilgilendiriyordu. Mustafa Kemal, kurucularının Zabit, yaptıkları sporların güreş, eskrim, gülle, aletli jimnastik, boks, halter, barfiks olmasından dolayı da Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü ile ilgilenmişti. Fakat O’nu daha çok ilgilendiren, bu gençlerin istibdadı yenerek biraraya gelmeleriydi. Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü’ne bağlılığı arttı.”


Mustafa Kemal: “Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü kadar olamadınız...”


... Mustafa Kemal Şam’da Vatan ve Hürriyet’i kurduktan sonra 1907 yılında Selanik’e gelerek İttihati Terakki’ye katıldı. Yaptıkları toplantıda, Cemiyet’i şiddetle tenkit ediyor, “Beşiktaş Osmanlı Terbiye-i Bedeniye kadar olamadız. Programınız ve lideriniz yok” diyordu. İşte o günleri, Mustafa Kemal’in çalışma arkadaşlarından Mithad Şükrü şöyle anlatıyordu:


“Gençlik, ne büyük bir kuvvetmiş meğerse. Damarlarımızda kan yerine alev aktığı günler, Selanik’te bütün arkadaşlar hep biraradayız.  Sık sık toplantılar yapıyoruz. En büyük zevkimiz, Saray idaresine rahatça atıp tutmak. Bu atıp tutmalar, Padişah’a uzaktan yumruk sallamalar, bereket versin ki evimizin dört duvarını aşmıyor. Yanya birahanesindeki buluşma yerimize Mustafa Kemal de sık sık geliyor.Bazen kızardı; -Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü kadar olamadınız – derdi.”


Beşiktaşlı sporcuların söylediği Marş, Mustafa Kemal’i duygulandırdı


... Çanakkale Zaferi’nin kahramanı Mustafa Kemal, Edirne’de 16. Kolordu Kumandanlığına tayin edildi. Mustafa Kemal, İstanbul’a geldiği gün geceyi Pera Palas Oteli’nin 201 nolu odasında geçirdi. Ertesi gün, bir yıldan beri yüzünü göremediği annesi Zübeyde Hanımefendi’nin Beşiktaş Kulübü yanındaki evine koştu. Mustafa Kemal evinin arka kapısından Beşiktaşlı sporcuların idman yaptığı sahaya çıktı. Ve yine Beşiktaş Kulübü’ne arka kapısından girdi. Burada bulunan idarecilere validesine gösterdikleri yakın alakadan dolayı teşekkür etti. Mustafa Kemal, Beşiktaş’ın yeni lokaline hayran kalmıştı. Kulüp lokalinde o sırada kılıç, eskrim, güreş, boks idmanları yapılıyordu. İdarecilerden Cami Bey, Ahmet Fetgeri Bey, Fuat Bey kulübün 1903 kuruluş günlerinden bu yana Zabit arkadaşlarıydı. Cami Bey, 1908 Meşrutiyet döneminde Yüzbaşılıktan ayrılarak Meclisi Mebusan’a Fizan Mebusu olarak girmişti. Kulüp’te hem güreşiyor, hem de bu sporun hocalığını yapıyordu. Mustafa Kemal uzun süre idarecilerle hasbıhale idmanları izledikten sonra, evine döndü.Uyumaya çalışırken, birden Beşiktaş Kulübü’nden bir marş söylendi. Marşı belki de yüze yakın genç ve çocuk söylüyordu. Sözleri aynen şöyleydi.


Hayatı süsledik izharı ittihatla bugün,
Yolunda gençliğin ulvi değil miydi birleşmek.
Sebatı bayrağımız yaptık, i’tilamız için
Neticesiz ve boş olmaz sebatla hiçbir emek.
Dakikalar bize bir nağbe nişad olsun.
Kulübümüzde müceddet nücumu mevc vursun
Bu kainat bize hep gıpta ediyor isar,
Biz onbir arkadaşız, lakin arkamız daha var.
Bu zevk alemi dar zannedip de aldanalım,
Vekar hak gibi sakin, nezih ve saf olalım.
Fakat bu hal ile, kuvvet gibi cesur olalım.


Mustafa Kemal bu marşla duygulandı. Uykusu kaçmıştı. Daha dün kadar yakın, yaptığı savaşları, yanında şehit düşen er ve Zabitleri düşünüyordu. İşte dinlediği bu marş’ın şiiri de Çanakkale’de şehit düşen Beşiktaş futbol takımı kaptanı şair Kazım’a aitti.


“Efendiler, sizlerin ve sporcularınızın çalışmalarını dikkatle izliyorum...”


... Mustafa Kemal, Akaretler Caddesi 76 numaralı evinin arka bahçesine çıkarak istirahat ederdi. En büyük tutkusu hasır sandalyesine oturup, ağızlıklı sigarasını tüttürüp, annesi Zübeyde Hanımefendi’nin pişirdiği kahveyi yudumlarken Beşiktaş idmanlarını seyretmekti. Bitişiğindeki Beşiktaş Kulübü’nün arka kapısı da bu meydana açılıyordu. Mustafa Kemal burada, güreş, futbol, eskrim, gülle atma sporlarını bir biri ardına takip ediyordu. İşte gene böyle bir gündü. Beşiktaş jimnastik hocalarından Ahmet Fetgeri, güreş, Yüzbaşı Fuat da eskrim derslerini vermişlerdi. Mustafa Kemal onlara döndü, “Evime buyurunuz beyler” dedi. İki zabit jimnastik hocası, Mustafa Kemal’in sunduğu çayları yudumlarken, O şu konuşmayı yaptı:


“Efendiler,
Sizlerin ve sporcularınızın ciddi çalışmalarını, çeviklik, maharetlerini uzun zamandan beri büyük bir zevkle ayrıca dikkatle izliyorum.
Spordan yoksun olan bir gençlik, nasıl ki vatan müdafası sırasında etkili olamıyorsa, insan denen varlığın kafa yapısı da ne derece tekamül ederse etsin, bedeni inkişafı noksan ve yetersiz olursa, o vücut o kafayı ileriye götüremez, taşıyamaz. 
Bugün bünyemizde toplayıp ilmi metodlarla yetiştirmeye çalıştığımız bu gençler, tam anlamda bedenen ve fikren geliştikleri zaman vatan müdafasında, ilmi sahalarda olduğu gibi spor alanlarında da Avrupalı hasımlarına Türk’ün ölmez gücünü ispat edeceklerdir. Sizi candan kutlar, başarılarınızı her zaman duymak isterim.”


Samsun’a çıkarken, Beşiktaş Kulübü’ne veda etti


... 16 Mayıs 1919 günü Şişli’deki evinden erken uyandı. Samsun’a yola çıkacak olan Mustafa Kemal öğle yemeğinden sonra, yanına validesi Zübeyde Hanımefendi ile yaveri Cevat Abbas beyi aldı. Akaretler caddesindeki evine geldi. Şişli’deki pansiyon olarak tuttuğu evde otururken, Beşiktaş’daki evinde de kiracı olmaya devam etti. Bitişiğindeki Beşiktaş Kulübü’nün hocaları, sporcuları ve Zabit arkadaşları Mustafa Kemal Paşa’yı uğurlamak üzere kapısının önüne yığıldılar. 
Paşa, “Validem Hanımefendi’yi sizlere bir kez daha emanet ediyorum. Gözüm arkada kalmasın” dedi.
Mustafa Kemal Paşa son kez, annesinin elini sokak kapısında öpüp ona sarılırken, Beşiktaşlılar haykırıyordu;
“Kalbimiz seninle Paşam. Bizi unutmayınız”
Mustafa Kemal Paşa otosundan: “Mutlaka... Mutlaka” diyerek el sallıyordu.
Zübeyde Hanım: “Paşa Hazretleri beni Kulübü’ne emanet etti...”
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışından günler sonraydı...
Zübeyde Hanımefendi’nin Beşiktaş Akaretler Caddesindeki evinin kapısını iki genç hanımefendi çaldı. Kapıyı Zübeyde Hanım açtı. Onları görünce sevinçle içeri buyur etti. 
Bu iki genç hanıma kendi eliyle pişirdiği kahveleri ikram ederken ilk sözü, misafirlerinden daha yaşlı olanı aldı:
“Ziyaretimize hem sizin ellerinizi öpmek, hem de bir ihtiyacınız olup olmadığını sormak için geldik” dedi.
Zübeyde Hanım teşekkürle şu cevabı verdi:
“Paşa Hazretleri Anadolu’ya gittikten sonra sağolsunlar komşumuz Beşiktaşlılar hergün kapımı çalarak – Valide Hanım bir arzunuz, bizlere bir emriniz var mı?- diye sordular. Bana Paşa Hazretleri’ni hatırlatıyorlar. Onları çok seviyorum. İyi ki Selanik’ten doğruca buraya gelmişim. Paşa Hazretleri her zaman olduğu gibi bu defada cepheye giderken beni kulübüne emanet etti.”
Zübeyde Hanımefendi’nin iki misafirinden büyük olanı Muallime Şekibe Hanım’dı. Eşi Kurmay Albay Galatalı Şevket Bey tutukluydu. Zübeyde Hanım’ın ikinci misafiri Şekibe Hanım’ın kızkardeşi Muallime Adile Hanım’dı. Şekibe Hanım, Kandilli Kız Lisesi’nde Biyoloji muallimesi, kardeşi Adile Hanım ise Kumkapı İlkokulu’nun müdiresiydi. Adile Hanım’ın eşi de, Zübeyde Hanım’ın çok sevdiği Yüzbaşı Necati Bey idi. Bu sırada Necati Bey, Milli Mücadele için Anadolu’ya kaçmıştı. Zübeyde Hanım’ın gözlerinin önüne Selanik’ten kaçışı geldi. Necati Yüzbaşı, Zübeyde Hanım’ı lokomotifin kömürleri arasına saklayarak kışta kıyamette getirmişti.  


YÜZBAŞI NECATİ PANKOĞLU Kendisi Fenerbahçe’liydi.. ATA’nın BEŞİKTAŞLI olduğunu ömrü boyunca anlattı


Yüzbaşı Necati Pankoğlu, 1911 yılında Mülazımsani (Üsteğmen) iken Trablusgrap’ta Binbaşı Mustafa Kemal’in yanında İtalyanlar’a karşı savaş açtı. Yüzbaşı Necati 1915 yılı şubat ayı ilk günleri içinde, Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım’ı Selanik’ten kaçırarak, Akaretler caddesindeki Beşiktaş Kulübü’nün yanındaki eve yerleştirdiğini, hayatı boyunca gururla anlattı. 
Fenerbahçeli olan Yüzbaşı Necati Pankoğlu, Komutanı Mustafa Kemal’in 1904-1905 yıllarında Harbiye’de Kurmay Yüzbaşı iken 1903 yılında kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü tuttuğunu öğrendi.  Yüzbaşı, Mustafa Kemal’in kurucularının subay ve arkadaşları oldukları; eskrim-kılıç, gülle atma, süngü oyunları, güreş sporu yaptıkları için Beşiktaş Kulübü’nü tuttuğunu, her gittiği yerde anlatırdı..


Fenerbahçe Başkanı Dr. İsmet Uluğ’un da bulunduğu Kulüp Başkanları toplantısında karar verildi: “ATATÜRK BEŞİKTAŞLI”


1964 yılı her Pazartesi günü Türkiye Ligi’nin İstanbul Kulüp Başkanları, İstanbulspor’un Mısır hanındaki lokalinde toplanıyordu. Toplantıya katılan kulüp başkanları şöyleydi;


Beşiktaş – Hakkı Yeten
Fenerbahçe – Dr. İsmet Uluğ
Galatasaray – Ulvi Yenal
İstanbulspor – Ali Sohtorik
Vefa- Hayrullah Güvenir
Beykoz – Ziya Sönmez
Feriköy – Dr. Necati Karakaya
Kasımpaşa – Mehmet Gür
Karagümrük – İbrahim Sevin
Beyoğluspor – Napolyon


Dr. İsmet Uluğ’un Atatürk’e silah kaçırması anısından sonra, Kulüp Başkanlar’ı Atatürk’ün hangi Kulübü tuttuğunu tartıştılar. En güzel açıklamayı İstanbulspor Kulübü İkinci Başkanı Enis Pankoğlu yaptı; “Babam Mustafa Kemal’in yanında cephelerde bulunmuş, onun Subayı Yüzbaşı Necati’dir. Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ı Selanik’ten kaçırıp, getiren Yüzbaşı’dır. Mustafa Kemal, Babam ile Derne Cephesi’nde ve Selanik’te bulunurken Beşiktaş’ı tuttuğunu söylemiş. Babam hasta Fenerbahçeli’ydi. Yönetim Kurulu’nda idarecilik yaptı. Fenerbahçe’nin bir tek maçını kaçırmazdı. Bizlere, - Çocuklar ben maçtayken aranızdan biri ölürse, kesinlikle beni çağırmayın. İşinizi imam efendi halletsin – derdi. Babam Fenerbahçeli olmasına rağmen, Atatürk’ün Beşiktaş’a gönülden bağlı olduğunu her yerde söylerdi. Annem Adile Muallime ile teyzem Şekibe Muallime Hanımlar, Mustafa Kemal Samsun’a gittikten sonra, Zübeyde Hanım’ı Beşiktaş’taki evinde ziyaret edip, hatırı ile bir ihtiyacı olup olmadığını sormuşlar. Zübeyde Hanımefendi şu cevabı vermiş: “Sağolsun Paşa Hazretleri’nin Kulübü Beşiktaş’ın idarecileri, her gün gelip hatırımı sorarlar. Hepsini kendi çocuklarım gibi seviyorum. Paşa Hazretleri ne kadar iyi yapmış, beni buraya getirmiş.” Bu konuşmadan sonra Kulüp Başkanları karar verdi:


“ATATÜRK BEŞİKTAŞLI”


Kaynak: Atatürk Beşiktaşlı / Dr. Necati Karakaya

19 Nisan 2012 Perşembe

EN BÜYÜK BEŞİKTAŞLI ATATÜRK



"EFENDİLER,
SİZLERİN VE SPORCULARINIZIN CİDDİ ÇALIŞMALARINI, ÇEVİKLİK VE MAHARETLERİNİ UZUN ZAMANDAN BERİ BÜYÜK BİR ZEVKLE AYRICA DİKKATLE İZLİYORUM.
SPORDAN YOKSUN BİR GENÇLİK, NASIL Kİ VATAN MÜDAFAASI SIRASINDA ETKİLİ OLAMIYORSA, İNSAN DENEN VARLIĞIN KAFA YAPISI DA NE DERECE TEKAMÜL EDERSE ETSİN, BEDENİ İNKİŞAFI NOKSAN VE YETERSİZ OLURSA, O VÜCUT O KAFAYI İLERİYE GÖTÜREMEZ, TAŞIYAMAZ.
BUGÜN BÜNYENİZDE TOPLAYIP İLMİ METODLARLA YETİŞTİRMEYE ÇALIŞTIĞINIZ BU GENÇLER, TAM ANLAMDA BEDENEN VE FİKREN GELİŞTİKLERİ ZAMAN VATAN MÜDAFAASINDA, İLMİ SAHALARDA OLDUĞU GİBİ, SPOR ALANLARINDA DA AVRUPALI HASIMLARINA TÜRK’ÜN ÖLMEZ GÜCÜNÜ İSPAT EDECEKLERDİR.
SİZİ CANDAN KUTLAR, BAŞARILARINIZI HER ZAMAN DUYMAK İSTERİM.”
ATATÜRK - 1915

Altı yüz küsür yıl, üç kıtada hüküm süren “Osmanlı İmparatorluğu”nun çöküşü ile, tüm emperyalist Avrupa Devletleri’nin üstümüze çullandığı ve topraklarımızı paylaşmaya başladıkları bir dönemde, hızır gibi ortaya çıkarak, harp dehası, cansızı dirilten moral kaynağı, kişiliği ve politik stratejisiyle halkını yönlendiren, onları yeniden istiklaline kavuşturan Mustafa Kemal Atatürk, bu mucizenin ardından “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti”ni kurmuş, ayrıca her alandaki inkılaplarıyla ülkesine modern bir görünüm sağlamıştır...
Ulu Önder Atatürk, o karanlık dönemde bu olmazı gerçekleştirirken, Beşiktaş Kulübü de kendisine destek sağlamıştır.

İstiklal mücadelesinde öncelikle görevlendirdiği sporcular ise, Beşiktaş Kulübü’nün gözü pek, fedakar bireylerinden oluşmuştur daima... FUAT BALKAN ile MEHMET ALİ FETGERİ, Batı Trakya’da oluşturdukları “Milis Kuvvetleri”yle ,Yunanlılar’a karşı çete harbi yaparlarken, AHMET FETGERİ, DANİŞ KARABELEN, HÜSEYİN BEREKET, CAMİ BAYKURT ve SIRIKÇI İZZET gibi Siyah-Beyaz kökenli yüzlerce sporcu da, Anadolu’ya İstanbul’dan yapılan gizli silah sevkıyatında “lokomotif” görevler üstlenmişlerdi... Büyük özverilerle sürdürülen bu faaliyetler, Atatürk ve iki yakın silah arkadaşı Fevzi Çakmak ile İsmet İnönü’nün bilgileri doğrultusunda sürdürülüyordu...

Beşiktaş’ın sadece ilk Futbol Takımı’ndan 8’inin Çanakkale ve Kafkasya Cepheleri’nde şehit düşmesi, 
Hokeyci Refik’in Sakarya Savaşı’nda bir top mermisiyle gövdesinin yarısını kaybetmesi, Mustafa Kemal Paşa’nın sevgisini pekiştiren yüzlerce olaydan sadece bir iki örnektir...

İşte bu nedenledir ki, Beşiktaş Kulübü, Ulu Önder Atatürk’ün öncelikle sevgi ve ilgi duyduğu, kader birliği ettiği ilk spor cemiyeti olma onuru taşımaktadır ülkemizde....

ATATÜRK ile BEŞİKTAŞ’ın birlikteliği, 1915 yılında başlar. 1915 ile 1920 yılları arasında, Akaretler Spor Caddesi’nde Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne komşu olan Mustafa Kemal Atatürk, görevleri icabı sık sık İstanbul dışına çıktığı günlerde, birlikte oturduğu annesi ile kız kardeşini Siyah-Beyazlı sporcu ve idarecilere emanet eder, gözü arkada kalmazdı... Taraflar arasında asker kökenli olmanın getirdiği saygı ve sevgi ile pekişen bağlılık, Ulu Önder’in kurtuluşu sağlayacak ilk gizli teşkilatlanmayı, Beşiktaşlı sporculara verdiği çok önemli görevlerle başlattığı belgelerle sabittir.

Bir Kısım Azınlıkların Teşvikiyle, Yunanlı Subaylar Beşiktaş Kulübü Lokalini Yağma Etmişlerdi...
1918 yılında “Birinci Cihan Harbi” sona ermiş ve Mondoros Mütarekesi’nin tabii sonucu olarak 13  Kasım 1918 günü Müttefikler, İstanbul’u işgal etmişlerdi... O günlerde Beşiktaş Jimnastik Kulübü, Akaretler’deki lokali elinden alındığı için, Beşiktaş çarşısı içindeki bir kilise binasında ikamet etmek mecburiyetinde kalmıştı. Siyah-Beyazlılar, burada çok acı bir felakete uğradılar ve 1903 ile 1918 yılları arasında elde ettikleri tüm şild, kupa, madalya, flama gibi şampiyonluk göstergelerini, çok önemli belgelerle, fotoğraflarını kaybettiler...  Ata’nın Beşiktaş Kulübü’ne yaptığı ziyaretleri ve 56 sahasında gerçekleştirdiği sohbetleri gösteren (Fuat Balkan tarafından çekilmiş) fotoğraflar da maalesef bu yağma sırasında telef oldular...
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Atatürk’ün Beşiktaş ile ilgisi, “Yıldırım Orduları Kumandanlığı” görevine başlamadan önce ve 1915’te “Çanakkale Müdafii” olarak adını dünya tarihine yazdırdığı günlerde başlamıştır...

Bunu kanıtlayan belgelerden biri olarak, Akaretler yokuşu üzerinde oturduğu 76 no’lu binanın dış kapısı yanındaki “MERMER KİTABE” de şu satırlar yer almaktadır :
“ATATÜRK, BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA DÜŞMANA KARŞI  İSTANBUL’U KORUYUP KURTARAN, ÇANAKKALE MÜDAFİİ, ANAFARTALAR KOMUTANI, MİRİLİVA MUSTAFA KEMAL PAŞA İKEN, BU EVDE KİRACI OLARAK KALMIŞTIR...”

“Çanakkale Savaşı” 19 Şubat-1 Aralık 1915 tarihleri arasında cereyan ettiğine göre, ATATÜRK-BEŞİKTAŞ diyaloğunun 1915 yılında başladığı bu belge ile açık seçik ortadadır...
Uzun lafın kısası, bu belge de göstermektedir ki, Ulu Önder Atatürk’ün ilk göz ağrısı, başka bir deyişle gençlik ateşini yaktığı ilk spor kulübü, BEŞİKTAŞ’tır...

Beşiktaş kurucularından, eskrimci FUAT BALKAN, Mustafa Kemal Atatürk’ün yakınlık duyduğu asker sporculardan biriydi. Milli mücadele yıllarında, Makedonya ve Batı Trakya’daki kahramanlıklarından sonra, emrindeki “ÜÇ MİLİS TABURU”nu, 17 Eylül 1917 günü Drama’dan hareketle Türkiye’ye getiren FUAT BALKAN’ı, “Umumi karargah”, paha biçilemez bir hediye şeklinde “Türk Ordusu”na kavuşturduğundan kendisini, nasıl tebrik edeceğini bilememişti.

Beşiktaşlı Fuat Balkan, sporcu kişiliğinin yanı sıra, gerçekten de yakın tarihimizin bir numaralı komitacısıydı... 1908 ile 1923 yılları arasında ve fasılasız olarak en önemli ayrıca gizli görevlerde bulunmuş, “İmparatorluk Dönemi”nde Makedonya’da komitacılık yapmış, daha sonra “Büyük Millet Meclisi” tarafından Yunanistan içlerine sokulmuştur... Fuat Balkan’ın buradaki görevi, Anadolu’ya geçmeye hazırlanan Yunan Kuvvetleri’ni bu ülkede karışıklık çıkararak alıkoymaktı... Bunun için kendisine hudutsuz yetkiler verilmişti... Lozan Antlaşması ile Türkiye istiklaline ve sükuna kavuşunca, Atatürk’ün de rızasıyla Mareşal Fevzi Çakmak, Fuat Balkan’a bir takdirname göndermiş ve “sonsuz hizmetleri”nden dolayı kendisine ayrıca mahiyetindeki komitacılara teşekkür etmiştir... FUAT BALKAN’ın yaşamı boyunca aldığı takdirnamelerin sayısı hayli kabarıktır...

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı görevine başlamadan önce, 1916 yılının ilk günlerinde, Akaretler’deki evinin arka kapısından, Beşiktaş Jimnastik Kulübü idman sahasına inmiş (şimdiki plazaların bulunduğu alan), Ahmet Fetgeri ile Fuat Balkan Beyler’i yanına çağırıp, kendileriyle şu konuşmayı yapmıştır :

“EFENDİLER,
SİZLERİN VE SPORCULARINIZIN CİDDİ ÇALIŞMALARINI, ÇEVİKLİK VE MAHARETLERİNİ UZUN ZAMANDAN BERİ BÜYÜK BİR ZEVKLE AYRICA DİKKATLE İZLİYORUM.
SPORDAN YOKSUN BİR GENÇLİK, NASIL Kİ VATAN MÜDAFAASI SIRASINDA ETKİLİ OLAMIYORSA, İNSAN DENEN VARLIĞIN KAFA YAPISI DA NE DERECE TEKAMÜL EDERSE ETSİN, BEDENİ İNKİŞAFI NOKSAN VE YETERSİZ OLURSA, O VÜCUT O KAFAYI İLERİYE GÖTÜREMEZ, TAŞIYAMAZ.
BUGÜN BÜNYENİZDE TOPLAYIP İLMİ METODLARLA YETİŞTİRMEYE ÇALIŞTIĞINIZ BU GENÇLER, TAM ANLAMDA BEDENEN VE FİKREN GELİŞTİKLERİ ZAMAN VATAN MÜDAFAASINDA, İLMİ SAHALARDA OLDUĞU GİBİ, SPOR ALANLARINDA DA AVRUPALI HASIMLARINA TÜRK’ÜN ÖLMEZ GÜCÜNÜ İSPAT EDECEKLERDİR.
SİZİ CANDAN KUTLAR, BAŞARILARINIZI HER ZAMAN DUYMAK İSTERİM.”
1961 yılında kendisiyle “Beşiktaş Tarihi” adına yaptığım bir söyleşide Beşiktaş Kurucusu,Türkiye’nin ilk Güreş Federasyonu Başkanı ve Yazar AHMET FETGERİ AŞENİ’den aldığım bu Ata’ya ait söylev, gerçekte Siyah-Beyazlı Camia’ya Atatürk’ün bir vasiyeti olmuştur...

Kaynak: Türk Sporu’nda Bir Asır Beşiktaş/Vala Somalı


21 Eylül 2011 Çarşamba

Sayılar Zanetti'yi izah etmeye yetmez.

Sayılar tek başına onun İnter ve dünya futbolu için anlamını izah edemez.Kaptan için bir mesaj yazmam istendiğinde kelime bulmakta güçlük çektim.Kaptan sanki sıradan bir şeymiş gibi yeni bir rekor kırdı.Başka herhangi birisi için bu durum sıradışı olarak görülebilir , ama onun bu durumda bu çok sıkı çalışmayla geçen kariyerinin doğal sonucu.Kaptan hakkında övgüler yağdırmadan konuşabilmek mümkün mü ?

Bu sözler İnter'in eski hocası Milan'ın efsanesi Leonardo'ya ait.Neden mi ? Zanetti dün İnter Forması ile 757. maçına çıktı ve bir başka efsane Giuseppe Bergomi'nin rekorunu kırdı.

Leonardo'nun dediği gibi söyleyecek kelime bulamıyor insan.Ne desek boş onun futbol kariyerini anlatmak için ...

19 Eylül 2011 Pazartesi

Beşiktaş 3 - 1 Ankaragücü

Bu sezon pas oranımız düşük , yardımlaşamıyoruz ve tempo yapamıyoruz.Bunun nedeninin sahaya yayılışımızdan kaynaklandığını düşünüyorum.

Beşiktaş atağa çıkarken sahaya bu şekilde yayılıyor.Sahaya çok fazla geniş yayılıyoruz.Her bir mevki arasındaki uzaklık çok fazla bu da paslaşmamızı , yardımlaşmamızı ve tempo yapmamızı engelliyor.



Sahaya bu şekilde yayılırsak paslaşma mesafemiz kısalır ve yardımlaşma üst seviyeye çıkar.Bu diziliş ile bekler çizgiyi daha fazla kullanır.Kanatlarımız kaleye ve tek forvetimize yakın olduğu için gol bulma şansımız armış oluyor.
Bugün top kanada inince Beşiktaş sahaya böyle yayılıyordu.Gördüğümüz gibi kanattaki oyuncumuz orda rakibini geçse bile ceza sahasında forvetten başka kimse olmadığı için tehlike arz etmiyor.Bugün çoğu pozisyonda olduğu gibi.
 

Eğer sahaya bu şekilde yayılırsa hem pozisyon bulma oranı artacak hem de ceza sahasına yakın kanatlar istedikleri an topu çizgiye çekip ceza sahasına orta yapınca ; mesafe az olduğu için orta saha ceza sahasına girip çoğalma sorununu ortadan kaldıracak.


























18 Eylül 2011 Pazar

Kanadı Kırık 3 Kartal


Takvim 11 Mayıs 2011'i gösteriyor.Yer Kayseri . Ziraat Türkiye Kupası Finali.3 bine yakın Bozbaykuşlar ve 30 bine yakın büyük Beşiktaş taraftarı stadı hıncahınç doldurmuş.Büyük bir heyecanla maç saatini bekliyorlar.Belediye taraftarlarında ilk kez final oynamanın heyecanı  , Beşiktaş ise Avrupa kupasına çıkan tek yolun bu kupa olması dolayısı ile Kayseri'de büyük heyecan ve stres var.Takımlar sahaya çıkıyor  ve maç 3'lü ile başlıyor.

İlk tehlike çanları Belediye kalesinde çalıyor ama Quaresma atamıyor.Daha sonra Belediye baskısını artırıyor.Atak üstüne atak yapıyor Belediye.Tecrübesizlikden mi şansızlıktan mı yoksa beceriksizlikten mi bilemeyiz birçok gol olacak pozisyonu harcıyor.Maçın 3'de 1'i geride kalırken Fernandes'in mükemmel pasında Quaresma güzel kontrol ediyor ve golünü atıyor.Beşiktaş 1-0 öne geçiyor.Yemiş olduğu golün etkisinden kurtulan İstanbul Belediye İskender Alın ile golü buluyor.Ofsayt gerekçesiyle hakem golü vermiyor.Kim bu İskender Alın ? Kupa finalinde şike yaptığı iddaasıyla yaklaşık 1 aydır içeride bulunun futbolcu mu yoksa ? Şike teklifi aldı ise bu futbolcu neden dışarı atmak veya ıskalamak gibi seçenekleri varken gol atıyor ? Bu sorular aklımızı kemirirken ilk yarı sona eriyor.

2 yarı başlıyor maç dengede gidiyor.O da ne ? İskender Alın girdiği pozisyonda Aurelio tarafında düşürülerek penaltı kazandırıyor takımına.Topun başına bir başka şike yaptığı iddaa edilen futbolcu geçiyor.Sözde şike teklifi alan İbrahim , dışarı atmak yerine çok güzel bir vuruşla penaltıyı gole çeviriyor.Dakikalar ilerliyor Beşiktaş atak üstüne atak yapıyor.Rakibini boğuyor bir bir pozisyonlar kaçıyor.Oyuna sonradan dahil olan Gökhan Ünal güzel bir vuruşla Rüştü'yü avlıyor ve takımını 1-2 öne geçiriyor.Karşılıklı girilen pozisoyonlardan sonra ecel terleri döken Beşiktaş'ı Sivok rahatlatıyor.Fernandes'in adrese teslim ortasında Sivok kafayı vuruyor ve beraberliği yakalıyor.Golden birkaç dakika sonra Guti'nin hatasından gelişen pozisyonda Cihan yararlanamıyor.Quaresma net pozisyonda gol vuruşunu yapamazken direkleri tekmeliyor.Hakem maçı bitiriyor.

Uzatmalara gidiyor maç.Bu arada maçın sonlarına doğru 2 futbolcuda oyundan çıkmış.Uzatmalarda ve olası penaltı atışlarında yer alamayacaklar.Takımları adına çok iyi performans sergilemiş olmanın rahatlığı,maçın skorunun vermiş olduğu stres ile uzatmaları takip ediyorlar.

İlk uzatma devresinin başında frikik kazanıyor Beşiktaş.Fernandes'in mükemmel şutunu Hasagiç çıkarıyor.Beşiktaş akın akın geliyor.Hasagiç kalesinde devleşmeye kararlı.Pozisyonları bir bir kaçırıyor Beşiktaş.İlk uzatma devresi bitiyor ve ikinci uzatma devresi başlıyor.Belediye uzatmalarda ki ilk atağını gerçekleştiriyor ve sonuç alamıyor.Karşılıklı atakların ardından maç penaltılara gidiyor.Rakip takım futbolcularına şike teklif ettiği öne sürülen Serdal Adalı ve Tayfur Havutçu penaltıları yürekleri ağızlarında takip ediyorlar.

İlk penaltıyı Belediye kullanıcak.Cihan Haspolatlı topun başına geliyor ve üst direğe nişanlıyor topu.Beşiktaş'ın adına ilk penaltıyı kullanmak üzere topun başına Almeida geçiyor.Ayağı kaymış olsa da  penaltıyı gole çeviriyor.2. penalıları Ekrem Ekşi ve Fernandes gole çeviriyor.3 penaltıları da Gökhan Ünal ve Aurelio golle sonuçlandırdıktan sonra topun başına geçen Hilbert topu tribünlere yolluyor.
Serdal Adalı ellerini yukarı açmış dua ediyor.Tayfur Havutçu ise soğuklanlı bir biçinde elleri cebinde içinde fırtınalar koparak Hilbert'e bakıyor.Toğun başına Metin Depe geçiyor.Süratle vurduğu topu üst direğe nişanlıyor.Beşiktaş sevinçli dualar kabul oluyor.Son penalıtıyı penaltı ustası Simao kullanıyor.Bir kaleye bakıyor bir topa yavaşça topa yaklaşıp köşeye vurarak golü atıyor.Ziraat Türkiye Kupası Beşiktaş'ın ecel terleri döken Beşiktaş camiası derin nefes alıyor.

Kupa Beşiktaş'ın Avrupa kapısını aralıyor.Maçın üstünden günler geçiyor ligde bitiyor.Transfer dönemi başlıyor.Beşiktaş'ın amacı yerli kalitesini arttırmak ve eksik bölgelere takviye yapmak.Transferler bir bir gerçekleşiyor.Tayfur Havutçu istediği takımı kuruyor ve kampa götürüyor takımını.
Bir pazar sabahı futbolun önde gelen isimleri tek tek gözaltına alınıyor.Operasyon şike soruşturması kapmasında düzenleniyor.İsimleri saymakla bitmeyecek bir çok isim gözaltına alınıyor.Beşiktaş'ın adı dahi geçmezken.Biranda Serdal Adalı ,Tayfur Havutçu ve Ahmet Ateş ile ilgili haberler çıkmaya başlıyor.Emniyetten yapılan açıklama sadece ifade için çağırdık.Üstelik kamptan sonra gelin ifade verin demelerine rağmen.Spekülasyonlara son vermek isteyen Adalı , Havutçu ve Ateş İstanbul'a geliyor.

Beşiktaş camiasının içi rahat ifadelerini verip kampa geri dönecek diye beklenirken birden gözaltına alınıyorlar ve savcıya ifade vermeye gidiyorlar.O gece ise savcı 3 masum Kartal'ı tutukluyor ve Metris'e gönderiliyor.Serdal Adalı , ' Beşiktaş'ın böyleş işlerle işi olmaz ' diyor.Süleyman Seba ,Tayfur Havutçu için; 'Ben yaparım yeğenim yapmaz' diyor.Ahmet Ateş ise olaylardan bi haber ne yapacağını bilmiyor.


Yıllarca şampiyonlukları şike ile çalınmış ve Şerefli İkinciliklerle övünen bir camiaya böyle bir leke ağır geliyor.Olayın şokunu ilerleyen zamanlarda bir nebzede olsun atlatan Beşiktaş camiası sorgulamaya başlıyor.Bu maçta nasıl şike olur ? Beşiktaşlı avukatlar ise belgeleri gördükleri için içleri rahat.İçerideki Kartallar ise avukatlara neden diyor ?
Neden savcı bey neden ?

SPA-Francorchamps Pistlerin Kralı

Unutmak ne mümkün!

Çocuk Bakıcısı






Şuan çocuk bakıcısı olarak anılan bir hoca olsada.Onun futbol dehasının farkında olmamak imkansız. 96/97 sezonunda göreve geldi.Arsenal'in Britanya dışından ilk yabancı hocası oldu.Bir çokları tarafından eleştirildi ve ertesi sezon şampiyon olarak kendini kanıtlamayı bildi.Fakat Şampiyonlar Ligine tamamen genç oyuncularla çıkıp , ''benim için önemli olan Premier lig'' diyerek eleştiri oklarını tekrar üzerine çekmiştir.Gençlere önem vererek ve tattik dehasını harmanlayarak kazandığı kupalar şöyle : 3 Premier Lig , 4 FA Cup , 4 Community Shield.Birer kez Uefa ve Şampiyonlar Ligi finali oynattı.Her zaman pasa dayalı göze hoş gelen futbol oynatan Wenger .İngilizlerin meşhur 4-4-2 taktiğini mekanik hale getirip Arsenal'e altın çağını yaşatmış.Bergkamp , Pires , Viera , Henry gibi oyuncuları yıldız seviyesine getirmiştir.Geride bıraktığı 15 yılda futbola kazandırdığı yıldızlar ise saymakla bitmeyek çoklukta.İngiltereye geldiği dönemde İngiliz futbolcuların beslenmeyi bilemediklerini dile getirerek eleştirmiş.Futbolda sadece antreman değil beslenme ve uykununda antreman kadar önemli olduğu vurgulayarak çığır açtmıştır.